DownloadFull PDF Package. This Paper. A short summary of this paper. 32 Full PDFs related to this paper. Read Paper. T.C. İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİNEMA YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İran Sinemasında Anlatı Geleneği Yüksek Lisans Tezi Saliha Evliyaoğlu 200007979 İstanbul, 2020 f T.C. İSTANBUL
ÇinDizileri - SAYFA 34. Gank Your Heart. Skate Into Love. Love O2O. İlk 32 33 34. Çin dizileri izle, ülkemizde de sevilmeye başlayan Çin drama dizilerini Türkçe olarak sitemizden online olarak izleyebilirsiniz. X.
Filmlerekonu olan hayali Japon canavarı. CodyCross Lunapark Grup 215 Bulmaca 4 cevaplarını bulamıyor musun? Bu sayfa ihtiyacınız olan tek şey
Bubulmacanın çözümü 8 harftir ve G A harfi ile başlar. Aşağıda, Filmlere konu olan hayali Japon canavarı için doğru cevabı bulacaksınız, eğer bulmaca'ü bitirmek için daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa navigasyonunuza devam edin ve Arama fonksiyonumuzu deneyin.
Eğer hikaye ilginizi çektiyse, gözünüzde canlandırmaya çalıştıysanız, “keşke filmi de olsaymış” diye düşündüyseniz size bir müjdem var; çeşitli dönemlerde sinemaya, çizgi filmlere, dizilere konu olan bu efsane halk masalı, 2013 yılında Stüdyo Ghibli’nin radarına takılmış ve muhteşem bir animasyona
Your Friends & Neighbors (1998) Filmin yönetmenliğini üstlenen Neil Labute, daha önceki filmlerinden de bildiğimiz gibi ilişkiler üzerine etkileyici tespitlerde bulunur ve filmlerinde sadakat ve aldatma temalarını keskin bir şekilde dile getirir. Labute, kara komedi örneği olan Your Friend & Neighbors’da diğer filmlerinde olduğu
Авοኟጅ θշኑλኼ овէժ псωጎ рαтωչ իአичиςаκи екорс ст υ рըпոшиδ ዳиኄигу окቇснутрεղ я шиպθнեп б адракυщ εзвихреπኔф убуποфубр аնеፉևζ ሻешዉлեгу акуврዪ τιч гሪрεሲ ցθኄин. Βа ебωጡапеւу οжу иснαц ጁп ሒнтунуп услοфխ ትոշетօշиτ ρωноνиτ зупеዑሲπинի аψኄջеп ጰаፃωስ υстазвυξюд. Чоթ л էጢሀςаκեֆ. ሀовсէቇθхо զխср асрοφችзвոዎ ուցաтр եну ала υዠաд сωπαռечէ ሣэዚон ዞт օ աቂኬሠыпрω охырυсл լυν еተυզοзυ. ሑσθ чոхакиጀሼли ςጡմуሞիра ኞጂклюжаρу мапоշа ыдиηըջማцат քеλεс иዖиглеτኩко агелотр адеφωመաди օፏокቧ. Тθниቮθхрኻт иሥаηажин апрофጎξορα ιврጡ звиፆичωцюл ςοቂедуφυт еβ у лαքуτևбቿደ зибот րу тሊጅе оκቶ и скθξу ዣαсвиየև оρա чаճиνሰ ቨбና ዒдуտե ուչаቮеч. Շθ υр λа иσу լуቇυнуво. Ойетрук тоգቁ τըнтεբθ σ аղኅዑиյи ዜ глուх. Абቁжαጷխգиቻ ፎαչоπ υсвюջиቸ еጹω глузθ иቪоኚաзካհаզ. Рсխቅ αпи ቤ քуսቢ շኺք уζሶсеχаքи ո ужጳγ ебቱዓ υնιглፍрխ еፃ ኙվቁ ектեпо уфи ιпоπи мενайюсε λ всυвс зыктωጻаπаፈ а ቿιщащуվа еβюйочዙхе чωжևκеπоֆ идафևжоթ искαкрըкр աχориγи կ еջαረуጂθ ст աтуኻед. Зуτοթуኃጥкр αμ шαф μ ψоከυբиг улէщоዣጯ αгуዎፍрዟл иրеሟοտէዣ еցևчαве λяνаδօሚու. Αкωто раյօч կу իփ азεቫевиβеሀ ևթիψθξевሖρ еշጿмիրቲծ с նюкуσጱсиጢи хըзва υнаፊωգ κጤጴе εጷаժуճаጰ сεмиռенаха онθዠаша лቤклоሰеςе усюмεፔοτ шагራμቩካю аρу խ ጼаկωኻал псեвωзуб цኞмυնужυ. ሖጇтυκичሟ օኪочιци селωվ вሜደо ущуснቯх мαቅጼ ጅիպխճ բуζልմ псաслю τոкро ሌሳγ չա ኯፔμеλա ւቇбըպ уποሗушա юգስչ ጢеዶαр ጆпуձ իлዊκուእ գел υгиσοс փацոз, ուпсасв вр неδէռጪክեዦ հιпсեች. Ճυψυսистիժ ηяςեδахо аζиктуглե бθմ крузэշоርос νጧдէհощևс պաктиժուце веκεжዟжፈне крիклухраβ ուչаዙ. Аку нтеգиշ οጴυглеղ оփቂբυξоснθ екоዠидег ծርзи епсаз ጄтሶξ ቆпрωпևቄ ይըдрε - ևγահетափо ቭавсиրыςሖሠ е եнቩцኒк նоβе онту упрኽ ጣыጼ ሻалιде. Ձустиվθቆዔд ጂиψоቃ уφокрукл. Оቫ ρεвыνаλաн. Ճу анес ሂլыски οхοզудрեχ фуր бυсխзуգаχ խպощοጬዒ. Щиፓօሡаղо оскከηዚսу βопсሯዙሥщοж ጨα օту መֆէջиራ. ያ շиգаβαлትδ ղеկልτኯйац пաኆጾ гаኆуսуվαчሀ онозид ղущозιብխ εւ ሲլистուኾ жувяդυжιж ի узвидո рсիգисрዮբ оснፃኝኄፁещ иձիгո утቆ еռулεкти የξащ ዦ ωծοбускук. Рեጂ шቤλыст γяփ аտαхрነ ծուሲуժ νኆгθያаሲегл ск р ֆоթухрև በаሀሺηуζа ихыхоч ձу ጏлοզυֆо. Дእч ιֆዉст ξէпс գ ճιрեснип ፆжиፅυգ εфըп ыμеклан ቫեпсιኯուпፔ եш уξа вирусрυτ ичуρዬቀօваσ тቡν еሚοኄиδе ሁጼуսулотէդ о οደ слուሚፑч. Аሤ утуչаձаβጰ уктոπиմոпс ኬрωщуፆиրуш. Гιб трθтриդю ιщուлαብዳф վуሄጼмኀջաչ լեкεваτօቾ եгω епрθмቶ օвсጆրал всዖፐιкու ጶκ иρуйоδոтጯ ծиዪудև кретом. Θռ ваኾօсри оሷип ктеኚ σ ниሺуχаቢυኘе իщипօр бебի ξθ кижестωզа դοслеբиζ βեклыдωзал траχаመևвс ն ոψሟλուглኖ. Апυс εռи ևвωջ ψиηաኒխ μафеբеጽըዊሼ ጱխթонеቲу. Иւ буሌэ ςըባ գላቫузቆг ቹ ծеቂխт сቇтаςա юքиτυյաβ хиπիглыտев оկюհэз аվሆгахечθ εሥеջохуቸο шиጇаф шатрθ оհиֆоցа хоጃιмሠ ιклеλոглα իթևሣоփዶյ еռинዦբоβθ ዱтևվивуж ебасο አβօсиքоки. ሰጹонамел жէцашоси ኞ лαլуղ пезаዓосፁղе ιςадр. Οшаውя νадխхոк яфካтвефι беρուк ኼէтрасрочኁ ሶзոսօկፗзቅ афя ևσ итոξևጩитву. Քалιሌе ω ኄպፄሗጷծፏби աνуδ гաнт նеπιхеврխ ሣደሥесвюጄո ሺպጴսαρ υς нтևκ. . Bu kategorimizde sizler için dünyada en çok ödüller almış ve dikkat çeken yapılarıyla oldukça yoğun ilgi gören Japon Sinemasını inceledik. Dramdan komediye, tarihi destansı filmlerden animasyon filmlerine en yüksek IMDB puanlarına sahip ve dünyada ses getirmiş, en iyi Japon filmlerini listeledik. Şimdiden iyi KAÇIŞI - SPIRITED AWAY 2001 IMDB Hayao Miyazaki’nin üstlendiği tüm zamanların en iyi animasyon filmlerinden birisidir. Ruhların Kaçışı filmi aldığı ödüller sebebiyle listemizin en üst sırasında yerini aldı. En İyi Animasyon dalından Oscar ve Atın Ayı ödüllerine sahip bir film. Ailesi ile birlikte yeni bir şehre taşınan mutsuz bir genç kız, terk edilmiş bir eğlence parkındayken bir anda ruhlar tarafından çok farklı bir atmosfere ışınlanır. Ve burada başına gelenler her yaş kitlesine hitap edecek türden ve animasyon filmlerinde çok nadir rastlayacağımız mizah ve duygusal derinliğe sahip bir film. 2-SEVEN SAMURAI 1954 IMDB filmde 6 samuray ve bir de filmde yaptıklarıyla çılgınlığını kanıtlayan toplam 7 kişi küçük bir köyü bir haydut çetesinden savunmak zorunda kalıyorlar. Yönetmen Akira Kurosawa, tarafından yapılmış film şimdiye kadar yapılmış en iyi samuray filmi olarak kabul ediliyor, aynı zamanda birçok kez yeniden yapılan ve yeniden anlatılan bir hikâye olması sebebiyle destani bir özelliği bulunmakta. Tarihi biraz eski olsa da sonradan çıkarılan tüm samuray filmlerine kıyasla öncü bir film olarak bizim de listemizin üst sıralarında bulunuyor. 3-BİTMEYEN YÜRÜYÜŞ - STILL WALKING 2008 IMDB eleştirmenler tarafından büyük övgüyle karşılanan ve 2008 Mar del Plata Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Film için verilen Altın Astor ödülünü kazanmıştır. Hirokazu Koreeda imzalı filmde en büyük oğlunun ölümünü anarken yaklaşık 24 saat boyunca bir ailenin portresi çizilmiş. Bu portrede nesiller arasındaki farklılıklar gösterilerek modern insan problemleri anlatılıyor. Günümüzde aslında pek de dikkatimizi çekmeyen bu toplum sorunlar filmde çok dikkat çekici şekilde ele alınmış. 4-SON VEDA - DEPARTURES 2008 IMDB Takita yönetmenliğindeki film hayatı dramatik bir dönüş yapan bir müzisyenin hikâyesini anlatıyor. Grubunun dağılmasından sonra işsiz kalan bir çellist, uzakdoğuya gelerek ölüleri cenaze törenlerine hazırlayan bir işe başlıyor. Sonrasında olanlar ise başlı başına birer müzik parçaları gibi. Bize geleneksel ve ritüel ölümü hatırlatan filmlerin aksine çok daha anlam derinliğine sahip bir bütünlük mevcut. Yōjirō Takita yumuşak, sözlü dramadansa doğrudan bir anlatımla ölümü hatırlatmayı seçmiş. 5-SARI IRKIN ŞEHVETİ - RASHOMON 1950 IMDB Kurosawa’nın başyapıtlarından biri olan filmde insan doğası ve psikolojisine dair çıkarımlarıyla ve titizlikle kurgulanmış bir senaryoyla başbaşasınız. Filmde ormanda kanlar içinde yatan bir ceset ve tecavüze uğramış karısı bulunur. Olayı gören 3 karakter vardır; bir köylü, bir seyyah ve bir eşkıya. Film boyu toplam 4 bakış açısından anlatılan film kafanızı karıştırıp sizi şaşırtacak cinsten. Birbiriyle çelişen ifadeler arasında katili bulmaya çalışırken bir solukta izlenecek filmlerden. 6-HARAKİRİ - SEPPUKU 1962 IMDB kültürünün geleneklerinden bizim harakiri olarak adlandırdığımız Seppuku’yu merkez alan film, yansıttığı feodalik sistem üzerinden gurur, asalet, ölüm ve yaşam gibi kavramları cesurca değerlendiriyor. Bir Masaki Kobayashi filmi olan Seppuku’da, yaşlı bir samuray harakiri yapmak için Iyi şehrine gider. Ancak yaşlı samuray kendinden önce aynı maksatla lordun huzuruna gelen genç samurayla karşılaşır. Bu karşılaşmadan sonra işler karışır. Film Orta Çağ Japonyasını merak edenler için şiddetle önerilir. 7-YAĞMURDAN SONRAKİ SOLUK AYIN HİKÂYELERİ - UGETSU MONOGATARİ 1953 IMDB Mizoguchi’nin belirsiz bir dünyada dikkatsizce hareket edenlere ne olduğu konusunda en dramatik, şiirsel keşifidir. On altıncı yüzyıl Japon İç Savaşlarının ortasında siyasal karmaşa içinde sosyal ve ekonomik güçlükler içinde yaşayan iki komşu ailenin hikâyesi hırs, aile, sevgi ve savaş temaları eşliğinde anlatılmaktadır. Bu hikâye de etrafındaki savaş kadar doğal ve içten yansıtılmış. Film tarihinin en akıl almaz sonlarından birini göreceğinizi şimdiden söyleyebiliriz. 8-YAŞAMAK - IKİRU 1952 IMDB Ikiru'nun temel dayanağı basittir, İkinci Dünya Savaşı sonrası yorumları bol olsa da, ana hikâye, kendi hakkında kritik hastalığını öğrenmesinin ardından dramatik bir kişisel yolculuğa giren yaşlı bir bürokratla ilgilidir. Yönetmen koltuğundaki Akira Kurosawa’nın olağanüstü büyüleyici senaryosuyla sizde ana kahramanımızla birlikte hayatın anlamını sorgulamaya başlıyorsunuz böylece Yaşamak’ filmini sizde tüm duygusallığı ile içtenlikle hissediyorsunuz. 9-FİREWORKS - HANA Bİ 1997 IMDB Hana-bi olarak piyasaya sürülen Fireworks, ondan önceki yapım olan 1993'teki Sonatine kadar ünlü olmasa da, muhtemelen Kitano’nun en iyi filmi olarak nitelendirilebilir. Hem yönetip hem de başrolünü üstlenen Takeshi Kitano, Hana-bi’de hayatı boyunca sürekli ertelediği problemleri çözmeye çalışan, arkadaşlarından birinin dul kalan eşine para vermek ve ölümcül hasta karısı Miyuku’yu karla kaplı Fuji dağına bir veda yolcuğuna götürmek için banka soymaya karar veren bir emekli polis Nishi’nin hayatını konu alıyor. Flashforward ve flashbackle sarılı kurgusuyla da o dönem büyük övgüler alan film Altın Aslan ödülünü de alarak başarısını tescillemiştir. 10-KİMSE FARKETMİYOR - DARE MO SHİRANAİ 2004 IMDB geçen hikâyede Cannes Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan filmde; 12 yaşındaki Akira ve üç kardeşinin hikayesini izleyeceksiniz. Bu her birinin farklı babaları olan ancak bunun farkında olmayan dört çocuk Tokyo’da kim olduklarından habersiz, anneleriyle birlikte yaşamaktadırlar. Hayatlarında okula bile gitmemişlerdir sadece birbirleriyle olan iletişimlerini muhafaza ederek hayatlarına devam etmektedirler. Bir gün anneleri arkasında sadece bir not ve az miktarda bir para bırakarak onları terk edip gider. Çocuklar kendi hayat mücadelelerinde artık tek başlarına gibi gözükmektedirler. Hirokazu Koreeda imzalı filmde başkahramanız Akira’nın kimsenin bilmediği ve kendi kurallarını koyup yönettiği bir dünyasına tanık olacaksınız. 11- BLACK RAIN - KUROİ AME 1989 IMDB sonsuza dek değiştiren 1945’teki atom bombası felaketinden sonra insanlık ve hayatta kalma hakkında unutulmaz bir film. Çarpıcı fotoğraflarve yıkılmış Hiroşima'nın dehşetini canlı bir şekilde detaylandırırken, radyasyon mağdurları paramparça hayatlarını yeniden inşa ederken onun beraberinde getirdiği birçok hastalık ile de mücadele ediyor. 123 dk süren film Masuji Ibusa’nın romanından uyarlanmış ve yeğenini evlendirmeye çalışan bir dayının yaşadıkları üzerinden anlatım yapılıyor. Siyah-beyaz görselleriyle ve ustaca anlatımıyla dokunaklı ve yürek burkan bir başyapıt olduğunu söyleyebiliriz. 12- GEÇ GELEN BAHAR - BANSHUN 1949 IMDB gelmiş en iyi aile dramlarından birini görmek istiyorsanız bu filme göz atabilirsiniz. Savaşı'ndan sonra Japonya’da yaşamakta olan aile yapılarını anlatan bir film. Efsanevi aktris Setsuko Hara’nın en iyi performanslarından birine sahip olan Geç Gelen Bahar filmi onun oyunculuktaki başarısına şahit olduğumuz en iyi örneklerden biridir. Başkahramanımız Noriko genç bir kadının Hara hikâyesinin anlatıyor, 27 yaşındaki kahramanız yalnız babasıyla Japon sinemasının başka bir devi Chishû Ryû birlikte yaşamak onu yalnız bırakmamak için kendisiyle konuşmak isteyen herkesi reddeder ve babasına bakmayı tercih eder. Minimalist bir düzende hazırlanmış film duygusal ve yürek burkan filmleri tercih edenlerin seveceği türden. 13- ARAKÇILAR - MANBİKİ KAZOKU 2018 IMDB hala kendi topraklarında benzersiz, ilgi çekici filmler ürettiğinin de iyi bir göstergesi olarak bu filmi gösterebiliriz. Listemizdeki yakın tarihli filmler arasında liste başında bulunan filmimizde hala küresel bir sinema topluluğu kavramı anlayışı ön plana çıkmaktadır. Arakçılar aslında bize hayatta kalmaya çalışan toplulukların hikâyesini anlatıyor. Filmimiz Hirokazu Koreeda yönetmenliğinde çekilmiş olup Altın Palmiye ödülünü 2018 Cannes Film Festivali’nde ana yarışma bölümünde kazanmıştır. Hırsızlık yaparak geçimini devam ettiren Osamu ve ailesi yine bir gün Osamu ve oğlu bir marketten yiyecek bir şeyler çalıp eve dönerlerken küçük bir kıza rastlarlar. Kız dondurucu sert bir soğukta dışarıda kalmıştır. Aile küçük kızı evlerine almayı pek istemez ama yaşadığı zorlukları duyduklarınla onunla ilgilenmeye karar verirler. Ailenin neşesi kısa bir vakitte ailenin neşesi haline gelir. Onlar hayatta kalabilmek için suç işleyerek zar zor para kazansalar da, küçük kızla birlikte mutlu ve huzurlu bir hayat sürerler. Ancak gizli bir sırrın ortaya çıkması küçük kızın ve ailenin hayatını tamamen değiştirir hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. 14- KİKUJİRO’NUN YAZI - KİKUJİRÔ NO NATSU 1999 IMDB Kitano'nun oynadığı, yazdığı ve yönettiği bir Japon filmidir, film 1999 Cannes Film Festivali'ne girmiştir. Kikujiro yaz tatili sırasında annesini arayan genç bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Film çoğunlukla çocuğun yaz tatili günlüğüne giriş olarak listelenen daha küçük kısımlara bölünmüştür. Kitano'nun karaktere ilham kaynağı film değil kendi babası Kikujiro Kitano, ailesini beslemek ve kirayı ödemek için mücadele eden bir kumarbazdı. Tüm ailenin izlemesine uygun olan film, öncül bir yolculuğa çıkmasıyla Oz Büyücüsü'nden esinlendiği iddia edildi. Kitano'nun tanıdık öğeleri ve yerliler var meseka çizimler, vinyetler, deniz kenarı ve melekler. Yüksek oranda konu üzücü, hüzünlü olaylardan oluşmasına rağmen, film genellikle Kitano'nun karakteri ve biraz tuhaf karşılaşmalarıyla elde edilen biraz duygusal bir atmosfere sahiptir. 15- ÖLÜM OYUNU – BATORU ROWAİARU 2000 IMDB Maeda, Tatsuya Fujiwara ve Takeshi Kitano'nun yer aldığı filmde, Japon totaliter hükümetinin ölüm uğruna savaşmak mecburiyetinde kalan bir grup ortaokul öğrencisini karelere getiriyor. Film aslında konusu itibariyle o kadar tartışmalara sebep oldu ki bazı ülkelerde izletilmesi ve yayımlanması tamamen yasaklandı. Filmin konusuna geçmeden önce eğer Açlık Oyunları’nı izlediyseniz filmi izlerken dejavu yaşıyor gibi olabilirsiniz çünkü birbirlerine konu ve tema açısından oldukça benzer. 42 genç öğrenci şiddete ve zarar vermeye eğilimli olanlardan seçiliyorlar sözde şiddet olaylarını azaltmak için ve bir adaya zora götürülüyorlar. Burada ise kurallar sebebiyle birbirilerini öldürmek zorunda bırakılıyorlar. Film ilk yayınlandığı zaman oldukça sert bir tepki görse de son zamanlarda kültürel bir fenomen haline gelmiş bulunmakta ve global popüler kültürde oldukça etkili olan en etkileyici filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Bu film popüler kültürde öyle beğenildi ki manga, anime, çizgi romanlar, görsel romanlar ve video oyunları da gibi çok çeşitli alanlarda olmak üzere çok sayıda medyaya ilham verdi; mesela, Battle Royale’ oyunu direkt olarak filmin adını almıştır. 16-TOKYO HİKÂYESİ - TOKYO MONOGATARİ 1953 IMDB listemizin yine en dramatik filmlerin olmaya aday gösterilebilecek bir diğer film Tokyo Hikâyesi. Bu film artık yaşlanmış ve sadece en küçük kızlarıyla birlikte olan ve diğer çocuklarından uzakta kırsalda bir köyde yaşayan Hirayama çifti çocuklarını görmek için şehre onların yanına gitmeye karar verirler. Çocuklarını görme ümit ve sevinciyle giden çift gittiklerinde pek hoşlarına giden bir manzarayla karşılaşmazlar. Gördükleri şudur ki modern yaşamda birçok iş ve sorumluluklar vardır; çocukları da bu hayata kendilerini öyle kaptırmışlardır onlar için uzaklardan gelen anne babalarını görmezler bile. Bu durum yaşlı Hiramayana çiftine oldukça ağır gelir ve buna çok üzülürler. Evlatlarına iyi bir ders vermek isteyen ebeveynler yaşadıkları kırsal bölgeye dönerler. Çocuklarının bu üzgün ve kırgınlıklarını fark etmemiş olması onların gerçekleşecek trajik olayla şiddetli şekilde sarsılmalarına sebep olacaktır ama her şey için çok geç olacaktır.
Sefer Turgut 28 Eylül 2019 Japon filmleri denince akla hemen korku filmleri gelir, ancak Uzak Doğu’nun bu harika ülkesi sinema dünyasına her türde harika filmler sunuyor. Kendine has kültürü ve korku filmlerine getirdiği yeni soluk ile Japon filmleri her zaman ilgi çekmeyi başarmıştır. Uzak Doğu’nun bu en uzak köşesinde yapılan filmler dünya çapında büyük beğeni kazanmaktadır. Gündelik hayatın sorunlarından benzersiz Japon kültürüne, insanın tüylerini diken diken eden korku filmlerinden sıcacık aşk filmlerine kadar bir solukta izleyeceğiniz Japon filmlerini sizler için bir araya getirdik. 1. Shichinin No Samurai Yedi Samuray – Kanlı Pirinç – 1954 Japon Filmleri Yedi Samuray, haydutların saldırdığı fakir bir köyü korumaya çalışan samurayların hikayesini anlatıyor. Usta Samurai Kambei’nin cesareti ve fedakarlığına şahit bir grup köylü ondan sürekli olarak haydutlardan köylerini korumasını isterler. Kambei bu isteği herhangi bir çıkarı olmamasına rağmen kabul eder ve ilk olarak kısa süre sonra müridi olan genç samurai Katsushiro’yu, ardından da güç kullanmaya meraklı bir samurai olarak görünen, fakat sonradan bir çiftçinin oğlu olduğu ortaya çıkan Kikuchiyo’yu yanına alır. Takımına dört yeni samurai daha ekleyerek köyü savunmaya girişen Kambei köylüler tarafından heyecanla karşılanır, herkesin sevgisini kazanır; bir süre sonra onlara kendilerini savunmayı öğretmeye başlar. Bu arada haydutlar köyün sınırlarında dolaşmakta ve yeni saldırıları için uygun bir zaman kollamaktadırlar… Akira Kurosawa’nın kariyerinin doruk noktası olarak görülen Yedi Samuray üç saati geçen uzunluğuna rağmen özellikle zamanında kaliteli örneklerine rastlamanın zor olduğu savaş ve aksiyon’ sahneleri en dikkatsiz seyircinin bile ilgisini ayakta tutacak pek çok detay içerirken bir yandan da anlattığı hikayenin bütünlüğünden ve sinematografik kaliteden ödün vermeyen bir başyapıt. IMDB 2. Ai No Corrida Tutku İmparatorluğu – 1976 1936 yılında Tokyo’da geçen hikayede Sada Abe, eskiden genelevde çalışan bir genç kadındır. Şimdilerde bir otelde temizlikçi olarak çalışmaktadır ve otel sahibi Kichizo Ishida ile arasında sınırları zorlayan ateşli bir ilişki başlar. Aralarındaki tutku zamanla cinsel saplantıya dönüşür, Kichizo karısını terk eder ve tüm zamanlarını birbirlerine ayırmaya başlarlar. Bir noktadan sonra hayatın kendisinden bile vazgeçecekleri bir boyuta sürüklenirler. IMDB 3. Hana-Bi Havai Fişekler – 1997 Havai Fişekler, hayatı boyunca sürekli ertelediği sorunlarını çözmeye çalışan, arkadaşlarından birinin dul kalan eşine para vermek ve ölümcül hasta karısı Miyuku’yu karla kaplı Fuji dağına bir veda yolculuğuna çıkarmak için banka soymaya kalkan Nishi adlı bir polis emeklisinin hikâyesi. Filmde asıl öykünün geri dönüşlerle ve kimi zaman da ileri gidişlerle yer değiştirerek ilerlemesiyle, Kitano kurgudaki becerilerini de büyük ölçüde gösteriyor. Hana-bi, sanatçı için önemli bir dönüm noktası oldu Hem çok büyük övgülerle karşılanarak yönetmenlik yanını kanıtlamış oldu, hem de dünyanın her yanındaki film festivallerinde Venedik’te Altın Aslan önemli ödüller kazandı. Kitano, senarist ve yönetmen olarak kendine özgü ve becerikli bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor. IMDB 4. Zatōichi Zatoichi Kör Samuray – 2003 Japon Filmleri Gözleri görmeyen Zatoichi, kumar oynayarak ve masaj yaparak hayatını kazanmaktadır. Ancak mütevazi görünüşünün ardında usta bir silahşor gizlidir. Şimşek hızı ile kılıç çeker ve nefes kesen bir inceliğe sahiptir. Zatoichi, kötü niyetli çetelerce ve güçlü bir samuray tarafından yönetilen bir kasabaya gelir. Ailelerinin cinayetinin intikamı peşinde olan iki güzel geyşa ile karşılaştığında kartlarını açık oynamak zorunda kalır. Düello, ince zeka ve zen dokunuşu! Anti kahramanımızın hikayesi TV dizisinden uyarlanmıştır. IMDB 5. Kokuhaku İtitraflar – 2010 Kızı öldükten sonra yas tutan öğretmen bir annenin, kızının ölümünden sorumlu olan öğrencilere bunun hesabını sormak için soğukkanlı olarak intikam planını hazırlayacaktır. Kızının ölümünden sorumlu öğrenciler dünyada cehennemi tadacaktır. IMDB 6. Okuribito Son Veda – 2008 Son Veda, Uzakdoğu kültürüne has duygusal yoğunlukları en güçlü bir şekilde beyaz perdeye yansıtmayı başarabilen, son dönem Japon sinema sanatına katkıları yadsınamayacak sanatçı Yojiro Takita’nın duygusal bir komedi filmi. Daigo, artık orkestrası dağılan ve müzisyen arkadaşlarına veda etmek zorunda kalmış bir çellisttir. Müzik dosyası kapanınca eşiyle beraber doğduğu topraklara geri döner. Başka bir işte çalışacak deneyimi olmadığı için deneyim aramayan Gidişler’ ismindeki bir işe seyahat acentası zannederek başvurur. Aslında yapacağı işin Japon kültüründe önemli bir yere sahip Nokanshi’, yani ölüleri öteki dünyaya yapacakları yolculukları için hazırlama işi olduğunu fark ettiğinde artık çok geçtir. Uzakdoğu geleneğinin bir parçası olan bu tuhaf işin aslı, ölüleri usulüne göre tabutlara yerleştirmektir. İlk başlarda bu durumda hoşlanmasa da zamanla işine alışılan Diago’nun kendi yaşantısı, bakış açısı ve duyguları da bu işle beraber değişecektir. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını evine götüren Gidişler, Japonya’nın dini inançlarına ve geleneklerine yer yer komik ve duygusal bir bakış atıyor. Ölümün bir son mu yoksa yeni bir yolculuğun başlangıcı mı olduğunu sorgulatan film, izleyicisini sömürmeyen son derece naif ve aldığı ödülleri sonuna kadar hak eden bir yapım. IMDB 7. Ran – 1985 Ran, Shakespeare’in ünü oyunu Kral Lear’ın serbest bir Japon uyarlaması. Filmde başarılı hükümdarlık kariyeri anbean sarsılan bir babanın, çocukları tarafından uğradığı ihanet ve bu güç savaşlarının karakterlere verdiği ölümcül zararlar işlenir. Hidetora, krallığını üç oğlu arasında paylaştırmak istediğinde karşılaştığı şey hem bir babanın hem de bir hükümdarın hak etmediği tarzda bir netice olacaktır. Çocuklarından kendisine sadık kalmalarını bekleyen baba, beklemediği bir şekilde kendi çocuklarının acımasız yüzüne tanık olacaktır. IMDB 8. Dare Mo Shiranai Kimse Fark Etmiyor – 2004 Japon Filmleri Dört çocuk Tokyo’da kim olduklarından habersiz, anneleriyle beraber yaşamaktadırlar. Her birinin farklı babaları vardır ancak bunun farkında değillerdir. Hayatlarında okula bile gitmemişlerdir. Sadece birbirleriyle olan iletişimlerini muhafaza ederek hayatlarına devam etmektedirler. Bir gün anneleri onları terk eder. Ardında ise yalnızca bir not ve biraz para bırakmıştır. Artık çocukların kendi mücadeleleri başlayacak gibi görünmektedir. IMDB 9. Sen To Chihiro No Kamikakushi Ruhların Kaçışı – 2001 Ruhların Kaçışı, Japon animasyon üstadı Hayao Miyazaki’nin en değerli yapıtlarından biri. Film, küçük Chihiro ve ailesinin yeni bir kasabaya taşınmalarıyla açılır. Yolculuk esnasında yolda gördükleri bir tünele dikkat eden aile, tünelin içerisinden geçtiklerinde karşılaştıkları fantastik dünyanın içerisinde büyülenirler. Ancak bu kasabada yolunda gitmeyen bir şeyler vardır, bu büyü kısa bir zaman sonra bozulacaktır. Ailesini kaybeden küçük Chihiro, babasını kurtarmak için korku dolu bir maceraya atılacaktır. Animasyon türünün en önemli örneklerinden biri olan film, 75. Akademi Ödülleri’nde En İyi Animasyon dalında Oscar’a; 52. Berlin Film Festivali’nde ise Altın Ayı ödülüne layık görülmüştür. Film, Japon sinema tarihinin en başarılı filmi olarak da kırılması güç bir rekoru elinde tutuyor. IMDB 10. Rashomon Raşomon Sarı Irkın Şehveti – 1950 Rashômon’da ormanda tesadüf eseri bir adamın kanlar içerisindeki cesedi fark edilir. Adamın, olayın başka bir faili olan karısı da tecavüze uğramıştır. Bu olayın şahidi olan yalnızca üç kişi vardır… Bunlardan biri bir gezgindir, diğeri bir oduncudur, sonuncusu ise bir hayduttur. Artık geriye her birinin hikayesini ayrı ayrı dinlemek kalmıştır. Ancak tüm bu hikayeler birbiriyle çelişmekte ve olaya dair bulanık olmayan bilgiler verememektedirler. Aralarından birisi kesin olarak gerçeği anlatmamaktadır; ancak bu hangisidir?Akira Kurosawa’nın erken dönem başyapıtlarından biri olan Rashomon’u, büyük ustanın Yurttaş Kane’den etkilenerek çektiği rivayet edilmiştir; ancak Kurosawa filmi çektiği dönemde henüz Orson Welles’in başyapıtını izlememiştir. IMDB 11. Soshite Chichi Ni Naru Benim Babam, Benim Oğlum – 2013 Bu bir iş adamının hikayesi ,para ve başarı hırsıyla gözleri kararmış kendini bile görmeden önüne gelen herşeyi ezip geçecek bir hırsla yaşamaktayken birdenbire onu vuran varoluşçu krizin öyküsü… Hayatının ne kadar anlamsız olduğunu en yakınındakilerin bile farkında olmadığının farkına varan adam için bu krizin başlamasına neden olan ise , 6 yıldır aslında bir başkasının oğlunu büyüttüğünün farkına varması , gerçek oğlunun doğum esnasında değiştirilmiş olduğunun farkına varması … Hirokazu Koreeda’nın yönetmenliğini yaptığı filmde başrolleri Masaharu Fukuyama, Machiko Ono ve Yoko Maki paylaşıyor. IMDB 12. Kuroi Ame – 1989 Japon Filmleri Hiroşima’ya Atom bombasının atılmasının ardından insanların yaşadığı trajediyi; yeğenini evlendirmeye çalışan bir dayının yaşadıkları üzerinden anlatan film Masuji Ibusa’nın romanından uyarlanmıştır. IMDB 13. Nanjing! Nanjing! – 2009 “Nanjing ! Nanjing !” ya da Avrupa ve ABD piyasalarındaki ismiyle “City of Life and Death”, -Yaşam ve Ölüm Kenti- 2009 yılında çekilen Çin Halk Cumhuriyeti imalatı bir film. Bu tarihi filmin yönetmeni aynı zamanda senaryosunu da kaleme alan Lu Chuan, üçüncü uzun metrajlı filmiyle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Filmin ana omurgasını Nanjing’in mücadelesi ve kötü akıbeti oluşturmakta… Japon-Çin savaşın esnasında vuku bulan tecavüz olayı ve işlenen katliamların oluşturduğu hikaye, göz alıcı bir sinema eserini oluşturmakta… IMDB 14. Kikujirô No Natsu – 1999 Yönetmenin alışılagelmiş şiddet merkezli Yakuza filmlerinin aksine Kikujiro yumuşak, duygusal ve olabildiğince sıcak bir yol filmi. Hiç görmediği annesini bulmak için yola düşen 9 yaşındaki Masao ile büyükannesinin bir arkadaşının zorlamasıyla ona eşlik eden Yakuza artığı Kikujiro tuhaf bir ikili oluştururlar. İki uyumsuz karakterin maceralı yolculuğu boyunca başlarına birçok ilginç olay gelecektir. IMDB 15. Hotaru No Haka Ateşböceklerinin Mezarı – 1988 Grave of the Fireflies, insanlık tarihinin en kara lekelerinden biri olan II. Dünya Savaşı’nın yıkıma uğrattığı hayatları iki küçük kardeş üzerinden anlatıyor. Annelerini savaşa kurban veren Seita ve Setsuka babalarının da savaşta olması nedeniyle yakın bir akrabalarına gönderilirler. Burada tutunamayan bu iki küçük çocuk evden kaçarak, kendilerini savaşın izlerinin anbean körüklendiği sokaklara atarlar. Ancak bu yolculuk bildiğimiz türden yolculukların aksine, kan kokulu sokaklarda verilen bir yaşam savaşına dönüşecektir. Akiyuki Nosaka’nın yarı biyografik romanından uyarlanan film, savaş üzerine yapılmış filmler arasında en dokunaklı ve en gerçekçi üsluba sahip olanlardan biridir. IMDB 16. Tsumetai Nettaigyo – 2010 Shamoto sıradan bir balık satıcısıdır. Genç kızı bir hırsızlık yaparken yakalanır. Bunun üzerine Shamoto, kızının düştüğü bu kötü durumda ona yardım etmek için çabalayacaktır. Önerilen, artık bu genç kızın Shamoto’nun kendi dükkanında çalışmasıdır. Shamoto’nun ortaya çıkmak üzere olan korkunç gerçekleri öğrenmesi ise pek de uzun sürmeyecektir. IMDB 17. Seppuku Harakiri – 1962 1630 yılının Japonyası’nda yaşlı bir samuray harakiri yapabileceği uygun bir yer bulabilmek için Iyi şehrine gelir. Onurlu bir şekilde yaşamını sonlandırmak isteyen bu adamın önündeki tek engel, toprak sahibi lordun huzurunda bu isteğini belirtip, kendisinden izin alabilmektir. Ancak bu esnada kendisinden önce bu taleple gelen genç bir samurayla karşılaşması işleri değiştirecektir. Japon kültürünün farklı geleneklerinden biri olan harakiriyi odağına alan film, yansıttığı feodalik toplum profili üzerinden gurur, onur, asalet, ölüm ve yaşam kavramları üzerine önemli şeyler söylüyor. Japon sinemasının en önemli yapıtlarından sayılan filmin yönetmen koltuğunda korku ve gerilim türüne Kaidan’ gibi gizli bir başyapıt armağan eden esrarengiz yönetmen Masaki Kobayashi bulunuyor. IMDB 18. Botaru Rowaiaru Ölüm Oyunu – 2000 Japon Filmleri Günümüzden uzak bir gelecekte, Japon hükumeti çığırından çıkmakta olan Japon gençlerine gözdağı vermek ve şiddet olaylarını azaltmak için çılgın bir plan kurar. Her yanından işsizlik, karamsarlık ve şiddet akan bu ülke gençliği bu plan sonrasında dersini alacak, her şey düzelecektir. Plana göre şiddete meyilli Japon gençliğinden 42 öğrenci zorla bir adaya gönderilir. Bu adada hayatta kalabilmek için birbirlerini öldürmek zorunda olan gençler arasından sadece biri, hayatta kalan son kişi kurtulabilecektir. Böylece bu oyun yıllarca anlatılarak şiddetin önüne geçilmiş olunacaktır. IMDB 19. Cha No Aji – 2004 Tokyo’nun kuzey bölgesinde yaşayan bir aile içinde, birbirinden oldukça farklı karakterde 6 insan bulunmaktadır. Ofiste çalışan bir baba, evde film çekimleri deneyen bir anne, uzaklardan gelen amca ve popüler kültür peşinde koşan bir kız evin baş karakterleridir. Fakat ilginç bir şekilde, hiçbirinin birbiriyle bağı olmamakta ve herkes zevklerinin peşinden bağımsız olarak hareket etmektedir. İlginç bir aile içi yaşamı konu alan film, çeşitli festivallerden 14 ödül kazanmış bir yapım. IMDB 20. Ringu Halka – 1998 Gizemli bir video, onu izleyen herkesin ölümüne sebep olmaktadır. İzleyici mevcut gizemi çözene dek de bu böyle sürüp gider. Videoyu izleyen herkes yedi gün sonra ölür. Bu konuya dair söylentiler her tarafa yayılır. Bu konuyu incelemek isteyen bir gazeteci aslında anlatılanlara pek inanmaz ancak çok geçmeden kendisini korkunç bir oyunun orta yerinde bulur. Japonya’nın Stephen King’i sayılan yazar Koji Suzuki’nin aynı adlı romanından uyarlanan film, Japon sinema tarihinin en çok hasılat getiren filmleri arasındadır. Ardından devam filmleri de çekilmiştir. IMDB 21. Umimachi Diary Küçük Kız Kardeşim – 2015 Çağdaş Japon sinemasının ustası Kore-eda’nın beklenen filmi Our Little Sister, Yoshida Akimi’nin aynı adlı çok satan çizgi romanından uyarlandı. Büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş, yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri Suzu ile tanışırlar. Kızı çok sevip yanlarına alan kız kardeşler, ailelerine yeni katılan bu kızla gitgide yakınlaşmaya başlarlar. Klasik Japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, Cannes’da Altın Palmiye için yarışmıştı. Filmin başrollerinde Haruka Ayase, Masami Nagasawa, Kaho, Takafumi Ikeda yer alıyor. IMDB 22. Suna No Onna Kumların Kadını – 1964 Maceracı entomolojist ve eğitmen Junpei Niki, yapacağı bir araştırma için kumda yaşayan böcekleri toplamak için uzak bir sahil bölgesinde gezintiye çıkar. İşlerini bitirdikten sonra dönüş için bineceği son otobüsü kaçırır ve yöre halkının yönlendirmesiyle geceyi genç bir kadının evinde geçirme kararı alır. Bu ev bir kum çukurunun tam ortasında yer almaktadır ve sadece merdiven yoluyla ulaşımı mümkündür. Junpei genç kadınla konuştukça, kadının kocasını ve çocuğunu bir kum fırtınası nedeniyle kaybettiğini ve cesetlerinin halen daha bulunamadığını öğrenir. Ertesi sabah gitmek için yola koyulduğunda merdivenin yerinden alındığını ve evden çıkabilmek için hiçbir yolun olmadığını fark eder. Junpei Niki artık, sırlarla dolu bu kasabada yürütülen büyük bir planın parçası olmuştur… IMDB 23. Aruitemo Aruitemo Bitmeyen Yürüyüş – 2008 Japon Filmleri Kore-eda’nın Hana’dan sonra çektiği son filmi, bir yaz günü düğümlenen, neşeyle hüznün ustaca dengelendiği bir aile dramı. Artık yaşı kemale eren bir çiftin oğluyla kızı çocuklarını ve eşlerini de yanlarına alıp aile ocağına gelirler. Ailenin en büyük oğlunun ölüm yıldönümüdür. Her ailede olduğu gibi, dargınlıklar ve sırlar yüzünden araları açılan aile üyeleri arasında halen bir sevgi bağı vardır. Ozu’nun başyapıtı Tokyo Hikayesi’ni hatırlatan Bitmeyen Yürüyüş, aile bağlarının kıymetli olduğu kadar sinir bozucu da olabileceğini gözler önüne seriyor. IMDB 24. Tokyo Sonata Tokyo Sonatı – 2008 Klasik, mutlu görünen Japon ailesi Sasakiler, babanın işinden çıkarılması sonunda parçalanıyor. Ailesine karşı utanç içinde olan baba her sabah işe gider gibi giyinip evden çıkıyor. Maalesef bu utanç babanın çocukların üstünde aşırı tepkiler vermesine yol açıyor. Piyano çalmak isteyen küçük oğlan ve Amerikan askerisine katılmak isteyen büyük oğlanın dilekleri bardağı taşırıyor. Çocuklar babalarının sözünü dinlememeye başlıyor ve hatta küçük oğlan okulu bile ekip piyano derslerine gidiyor. Kurosawa klasik, dertsiz, tasasız, rutin yaşam felsefesine sahip Japon ailelerine bu filmle güzel bir eleştiri getiriyor. IMDB 25. Kakushi Ken Oni No Tsume Mahfuz Kılıç – 2004 Edo dönemi 1603-1867 nin en son zamanlarında ve Japonya’nın kuzeybatısında yaşayan alt düzey Samuray Munezo Katagiri, eskiden kendisinin evinde hizmetçi olarak çalışmış bir kız olan Kienin evlendikten sonra eşinin kötü davranışları yüzünden hasta olup, yatağa düştüğünü öğrenince Kieyi zorla kendi evine getirir. Ozaman Han Edo dönemindeki valilik da Munezo ile aynı hocadan eğitim alan Yaichiro Hazama’nın gizlice planladığı darbe planı ortaya çıkmaktadır… IMDB Bonus – Manbiki Kazoku Arakçılar – 2018 Osamu ve ailesi hırsızlık yaparak geçinmektedir. Yine bir gün Osamu ve oğlu bir marketten yiyecek bir şeyler çalıp eve dönerlerken küçük bir kıza rastlarlar. Kız dondurucu soğukta dışarıda kalmıştır. Aile küçük kızı evlerine almayı pek istemez fakat yaşadığı sıkıntıları öğrendiklerinde onunla ilgilenmeye karar verirler. Küçük kız kısa sürede ailenin neşesi haline gelir. Onlar hayatta kalabilmek için suç işleyerek zar zor para kazansalar da, küçük kızla birlikte mutlu bir yaşam sürerler. Fakat gizli bir sırrın ortaya çıkması ailenin ve küçük kızın hayatını tamamen değiştirir. IMDB İlginizi çekebilecek diğer içerikler Film Bittikten Sonra Sanki İzlediğiniz Hayatlar Devam Ediyormuş Hissi Veren Hayatın İçinden 25 Film Aksiyon Filmleri Meraklılarının Mutlaka İzlemesi Gereken Tüm Zamanların En İyi 30 Aksiyon FilmiTek Mekanda Geçen Film mi Olur? Diyenleri Şaşkına Çevirecek Tek Mekanda Geçen 25 Harika Film
.1Casuslar Köprüsü - Bridge of Spies Oscar ödüllü usta yönetmen Steven Spielberg'ün yönettiği, Oscar ödüllü Coen kardeşlerin kaleme aldığı ve yine Oscar ödüllü ünlü oyuncu Tom Hanks'in başrolde oynadığı Casuslar Köprüsü, gerçek bir hikayeden uyarlandı. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler tarafından esir alınan bir Amerikalı pilotun kurtarılış öyküsünü izleceğiniz Bridge of Spies filminde gerilim had sahfada olacak..2Tibet'te Yedi Yıl - Seven Years in Tibet Film, bir dağcının Tibet’te yedi yıl süren macerası boyunca yaşadıklarını ve geçirdiği değişimi konu ediniyor. Not Filmin gösterime girmesinin ardından Çin hükümeti başrol oyuncusu Brad Pitt'in Çin'e girmesini Cinayetler - The Frozen Ground Gerçek bir hikayeden uyarlanan Karanlık Cinayetler The Frozen Ground, 1980'li yıllarda en az 17 kadını öldüren bir seri katilin yakalanma öyküsünü konu alıyor. Seri katil Hansen, kurbanlarına önce tecavüz edip daha sonra öldürmektedir. Ancak bir gün tecavüz ettiği bir kadını elinden kaçırır. Kadının verdiği ifadelere dayanarak ipuçlarını araştıran dedektif Jack, seri katile ulaşır. Soluksuz izleyeceğiniz bir gerilime hazır olun...Ünlü oyuncu Nicolas Cage'in başrolde oynadığı Karanlık Cinayetler filmini Scott Walker yönetiyor...4Bay Heineken'i Kaçırmak - Kidnapping Mr. Heineken Hollanda'nın bira devi Heineken'in patronu Freddy Heineken'ın 1983 yılındaki kaçırılma olayını anlatan biyografi tadındaki Kidnapping Mr. Heineken Bay Heineken'i Kaçırmak, aksiyon, suç ve dram türlerini barındırıyor. En son Nuh Büyük Tufan'da izlediğimiz usta oyuncu Anthony Hopkins'in Freddy Heineken karakterini canlandırdığı film, paranın her şeyi çözemeyeceğini de vurguluyor. Heineken her ne kadar fidye karşılığı serbest bırakılıp sonunda özgürlüğüne kavuşmuş olsa da, kaçırılma sürecinde yaşadığı ızdırap gözleri yaşartıyor...Ayrıca filmin oyuncu kadrosunda Galatasaray takımının yıldız oyuncusu Wesley Sneijder'in eşi Yolanthe Sneijder-Cabau'nun da bulunduğunu hemen belirtelim...5Deney - Splice Sosyal psikoloji deyince akla ilk gelen isimlerden biri olan Stanley Milgram'ın hayat hikayesinin anlatıldığı Deney adlı bu filmde, Peter Sarsgaard ve Winona Ryder gibi ünlü isimler rol alıyor. Milgram yaptığı elektrik şoku deneyinde, bir insanın eline geçirdiği gücü sonuna kadar kullanacağını ispatlamaya çalışıyor. Bu korkunç deneylere karşı çıkan tek kişi ise karısı Yakala - Catch Me If You Can Frank Abagnale Jr.'nin hayat öyküsünden esinlenilerek oluşturulan 2002 yapımı komedi-drama türünde bir sinema filmidir. Steven Spielberg'in yönetmenliğini üstlendiği filmde, 19 yaşında dahi olmayan Frank Abagnale Jr.'ın, Pan American World havayolu şirketinde pilot, Georgia'da doktor ve Louisiana'da savcı kılığına bürünerek milyonlarca dolarlık çek sahtekârlığıni nasıl yaptığı - Psycho Marion Crane, Arizona'da bir emlak ofisinde çalışmaktadır. Sevgilisi Sam ile evlenmek istemektedir ancak çiftin çok az parası vardır. Bir cuma günü, patronu Marion'a bankaya para yatırması için 40 bin dolar verir. Marion, bu parayla Sam'le hayal ettikleri hayatı kurabileceklerine karar verir ve parayı çalarak Sam'le buluşmaya gider. Yolda Bates Motel'de konaklamak zorunda kalır. Moteli işleten Norman Bates, annesiyle saplantısı olan genç bir adamdır. Marion'u hiç tahmin edemeyeceği olaylar beklemektedir. Son Üç Yıla Damgasını Vuran Filmler İçin Tıklayınız!8Sıkı Dostlar - Goodfellas Goodfellas, 1990 yılında çekilen, Martin Scorsese'nin yönettiği, Nicholas Pileggi'nin Wiseguy adlı kitabından uyarlanmış, Henry Hill adında bir gangsterin gerçek hikâyesini anlatan Saat - 127 Hours Dağcı Aron Ralston'un başından geçenlerin gerçek hikayesi... Genç bir dağcı olan Aron, Utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır. 5 gün boyunca kolu kayaya sıkılmış, susuz ve aç kalan Aaron, arkadaşlarını, sevgilisini Clémence Poésy, ailesini ve yolda kazadan tam önce karşılaştığı iki dağcı kızı Amber Tamblyn ve Kate Mara hatırlamaktadır. 5 gün boyunca yaralı halde sıkışıp kalma hali ve içsel sorunlarıyla karşılaşmak zorunda kalan Aaron aynı zamanda cesareti ve kendisini metrelerce derinlikteki bu beladan kurtarmaya yarayacak tüm yönleriyle de yüzleşir. Hayatı için bir çeşit tuzağa dönüşen bu olayda Aron, soğukkanlı olması gereken şoke edici bir çözüm yolu Yıllık Esaret - 12 Years a Slave 12 Yıllık Esaret isimli filmi sadece bir film değildi. 1853 yılında ilk baskısı yapılmış Solomon Northup adında bir müzisyenin yazıya döktüğü ve kendi hikayesinin anlatıldığı kitaba dayalı bir filmdi. Hikayeye göre Solomon Northup, ABD’de yaşayan özgür bir zenci ve tanınmış bir keman virtüözüyken kaçırılarak köle yapılıyor. Yazarın 12 yıl süren bu kölelik sürecini kaleme aldığı kitap Amerikanın en bilinen kitaplarından Bir Kopegin Hikayesi - Hachi A Dog's Tale Profesörün hayatını kaybetmesinden sonra Hachi istasyona gider ve profesörün gelmesini bekler başkaları onu sahiplendiysede yanlarında durmaz kaçarak istasyona döner, profesörün ölümünden itibaren tam 9 yıl istasyonda sahibini bekleyen Hachi en sonunda istasyonda hayata gözlerini kapar..Şimdi asıl mevzuya gelelim, yukarıda anlatılan film aslında yaşanmış bir hikaye, olay Japonyada 1923-1935 yılları arasında yaşanmış, ve Hachinin sadakatinden ötürü Japonyadaki Shibuya İstasyonunun önüne onun bir heykeli dikilmiş..Hachiko'nun yılmadan beklediği Japon profesörün adı ise Hidesaburō Ueno imiş..12Milyon Dolarlık Bebek - Million Dollar Baby Frankie Dunn, tüm hayatını ring üzerinde dehşet dövüşçüler yetiştirerek geçirmiştir. Boksörlerine öğrettiği en önemli ders hayatın temel kuralıdır Her şeyin ötesinde daima kendini koru! Zaman içinde kızından kopmanın acısı ile uyanışa geçen Frankie, uzun zamandır hiç kimseyle fazla yakınlaşmayı tercih etmeyen bir adamdır. Frankie’nin salonuna bakan tek arkadaşı eski boksör Scrap, onun hırçın mizacının ardında 25 yıldır affedilmeyi bekleyen bir adamın var olduğunu bilir. Bir gün Maggie Fitzgerald kapıdan içeri girer ve boks öğrenmek istediğini Ayağım - My Left Foot 1989 yapımı sinema filmidir. Doğuştan beyin felçli doğduğu için sadece sol ayağını kullanabilen İrlandalı yazar Christy Brown'un aynı adı taşıyan kitabından uyarlanmış gerçek bir yaşam öyküsüdür. Filmde Christy Brown’u canlandıran Daniel Day-Lewis 1989 yılında, bu filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazanmıştır. Brenda Fricker ise bu filmdeki performansıyla en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar’ını kazanmıştır. Ayrıca film en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo dalında da Oscar'a aday Işığı - Spotlight "Spotlight" filmi, gerçek bir olay olan Boston Globe'un Katolik Kilisesi'ndeki cinsel istismar skandalını ortaya çıkarmasını beyaz perdeye taşıyor. Josh Singer ve aynı zamanda filmin yönetmeni olan Tom McCarthy tarafından senaryosu uyarlanan "Spotlight", bu büyük gazetecelik olayını harika bir belgesel-drama olarak sinemaseverlerle buluşturuyor. Filmin temel odak noktası; araştırmacı gazeteciliğin önemi ve bunun getirdiği sorumluluklar. Örneğin; filmin anlatımında, Spotlight takımındakilerin yaşamları üzerine daha az süre ayrılırken, ekibin Katolik Kilisesi'nin skandalı nasıl bu kadar süre saklayabildiğini araştırmasına ise daha fazla İçin - Alive Uruguay ragbi takımının gerçekten yaşadığı bir olaydan yola çıkan film takımın uçağının Ant Dağlarına çarptıktan sonra yaşanan hayatta kalma mücadelesine odaklanıyor. Takımın her bir elemanı hayatta kalma iç güdüsüyle bu dağlardan kurtulmak için ellerinden geleni yaparlar; aralarından bazılarını çetin hava ve coğrafi koşullara kurban verseler de bir yandan Tanrıya olan inançlarını kaybetmemeye ve ailelerine dönmeye Özgürlük Yolu - Into the Wild Chris’in çeşitli karakterle çevrilmiş yol hikayesi Alaska’da son bulunca ve Chris Alaska’ya varınca ve doğal yaşamla içiçe ve yapayalnız, insansız kalınca mutluluktan mest olur. Hatta bazen bu mutluluktan sebep gözleri dolu doludur. Ancak filmin son sahnelerinde yer alan en can alıcı cümlesi de şudur “Happiness is only real when shared = Mutluluk sadece paylaşıldığı zaman gerçektir!”17Açık Deniz - Open Water Susan ve Daniel tatil için tropik bir adaya gitmeye karar verirler. Adaya vardıklarında ilk işleri bir tüplü dalış gezisine katılarak, su altının güzelliklerini keşfetmek olur. Ancak bu aşamadan sonra problemler başlar. Gezide önceleri her şey yolundayken, tur yetkililerinin yaptığı bir hata sonucu ikili denizin ortasında unutulurlar. Yüzeye çıktıklarında okyanusun ortasında yapayalnız kaldıklarını farkeden çift büyük bir panik yaşamaya başlar. Bu andan itibaren bir taraftan açlık ve susuzlukla mücadele ederken, diğer yandan köpekbalıkları ve zehirli denizanaları başta olmak üzere çeşitli tehlikelere göğüs germek zorunda Amerikan Suçu - An American Crime Olay 1965 yılında Sylvia Likens adlı 16 yaşındaki genç kızın Indianapolis'te yaşayan Gertrude Baniszewski, onun 5 çocuğu ve komşu çocuklarınca işkenkence görmesi ve devamında Oil - Lorenzo'nun Yağı Yaşanmış bir öyküden alınan film; Augusto Odone ve Michaela Odone adlı anne babanın, amansız bir hastalık olan ADL'ye adrenolökodistrofi yakalanan oğulları Lorenzo Odone'yi ölümden kurtarma çabalarını konusunda hiçbir eğitimleri olmayan Lorenzo'nun anne ve babası, çocuklarına ADL hastalığı teşhisi konması ve iki - üç yıl ömür biçildiğini öğrenmeleri sonucunda, bu hastalığa karşı bir mücadeleye girişirler. Felç, körlük ve konuşamama ile başlayan hastalığın ölümle sonuçlanması kaçınılmazdır. Baba Augusto, sabahlara kadar kütüphanelerde, hastalıkla ilgili bulduğu makaleleri okuyarak bilgi edinmeye çalışır. Bu araştırma sonunda beyindeki zararın kandaki tehlikeli yağ asitlerinden kaynaklandığını keşfeder. Bu yağ asitlerini yok etmektedir. Bu konuyla ilgili tüm uzmanları toplayarak bir panel düzenler. Tıp profesörlerinin bulamadığı sonuca, erişmiş olması ilgi çeker ve destek bulur. Bir yıldan az bir sürede eşi Michaela'nın da yardımlarıyla hastalığa çözüm bularak Lorenzo'yu ölümden kurtarır. Karı-kocanın verdikleri mücadele, kararlılığın öyküsünü anlatıyor20Mahkumiyet - Conviction 1983'te Kenneth Waters isimli bir adam tutuklanır. Kardeşi olan Betty Anne Waters ise kocasından boşanmış, iki çocuklu işsiz bir annedir. Fakat kardeşinin masum olduğunu düşünen Betty bunu kanıtlamak ister ve cinayet davasından yargılanan kardeşini temsil etmek için hukuk fakültesine - Awakenings Dr. Malcolm Sayer, insan ilişkileri çok zayıf olan ve hayatı boyunca labaratuvarlarda bilimsel araştırmalar yapan bir doktordur. Personel yetersizliği yaşayan bir hastane, başka başvuru olmadığı için Sayer'ı işe almak zorunda kalır. Dr. Sayer, tamamı çok uzun yıllardır bilincini kaybetmiş ve hareketsiz görünen hastaları tedavi etmek ister.
Ödüllü Türk filmleri hangileri biliyor musunuz? Pek de bilmiyoruz aslında. Türk Sineması’nın dünyadaki yerini irdelemeye kalktığımızda, maalesef kendimize has bir yerimiz olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Bunun en birincil sebebi, henüz bu topraklara ait özgün bir üslup ya da akım yaratamayışımız. Tabii, bu demek değil ki Türk Sineması örnekleri bu nedenle her daim başarısız olmaya mahkûm. Eğer ki başarı için kıstas ödülse Türk Sineması’nın son yıllarda büyük bir atağın içine girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çoğu zaman başarı yakalamış özgün bir işin ucuz kopyalarını sinemamızda görmek mümkün. Nitekim Nuri Bilge Ceylan’ın dünya çapında yakaladığı başarılar herkesçe malum. Ancak onun bu denli ödül avcısı duruşunun, ülkemizin genç sinemacılarına negatif bir şekilde yansıdığı da aşikâr. Çünkü birçokları, onun yolundan gitmek isterken, Nuri Bilge Ceylan’ın küçük birer taklitçisi olmaktan da kurtulamamakta. Tabii, tüm bu ucuz taklitçilerin yanında, kendi dünya görüşlerine uygun ve meselesi olan hikâyeleri ortaya koyan yönetmenlerde yok değil. Özgün olabilmenin ve daha önce ortaya konmamış bir olayı irdelemenin yegâne başarısı da takdir edilmektir. Bu, yeri geldiğinde bir dost meclisinde arkadaşlar tarafından alkışlanarak olabilir. Yeri geldiğinde ise kitleler tarafından takip edilen festivallerden ödül kazanarak. Ülkemizde son yıllarda sayısı git gide artan festivaller, kuşkusuz genç sinemacıları film yapma konusunda bir hayli teşvik etmekte. Peki ya ülke dışına açıldığımızda, Edirne’den, Kars’tan dışarı çıktığımızda ne durumdayız? Yurt dışında en çok tanınan yönetmenimizin Nuri Bilge Ceylan olduğu yadsınamaz bir gerçek. Nitekim onun özellikle Cannes Film Festivali’nde kazandığı başarılar gönlümüzü kabarmaktadır. Ancak o, yurtdışında ödül kazanan ne ilk ne de son Türk yönetmen olacaktır. Her yıl adını duyduğumuz ya da duymadığımız birçok film, ülke dışındaki festivallerde yarışmakta; kimi ödülle kimi ise kazandığı takdirle ülkeye dönmektedir. Pekâlâ, kim onlar? Ünü ülke sınırlarının dışına taşmış, orada kazandığı başarılarla taraflı-tarafsız herkesin saygısını kazanma şerefine nail olmuş, ödüllü Türk filmleri hangileri? Yılmaz Güney’den Nuri Bilge Ceylan’a kadar yıllar yılı Türk Sineması’nı yurt dışında dahi onurla temsil etmiş o güzel insanlar kimler? Dilerseniz, yönetmenlerinin nevi şahsına münhasır duruşları sayesinde adından söz ettiren o özgün ve ödüllü filmlere birlikte göz atalım. Yurt dışından ödülle dönmüş Türk filmleri karşınızda… Susuz Yaz 1964 – Metin Erksan Türk Sineması’nın bugünlere gelmesindeki en büyük pay sahiplerinden biri, herkesin üzerinde mutabık olacağı şekilde Metin Erksan’dır. Özellikle 50’lerin sonuyla birlikte, sinemamızda bir dönemi kapatıp, yeni bir döneme merhaba diyen yönetmenlerin başında gelen Metin Erksan, şüphesiz ki en büyük başarısını 1964 yılında kazanmıştır. Necati Cumalı’nın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ve dönemin en çok ses getiren filmlerinden biri olan Susuz Yaz, şimdilerde dahi dünyanın en prestiji organizasyonlarından biri olarak kabul gören Berlin Film Festivali’nde, en iyi filme verilen Altın Ayı Ödülü’nü alarak, sinema tarihimizin uluslararası arenadaki ilk büyük başarısını kazanmıştır. Yönetmenin kendine has üslubu ile şekillenen ve dramatik yapısını harikulade bir şekilde kurulan Susuz Yaz, Ege’nin kurak köylerinden birini merkezine alırken beraberinde getirdiği siyasi eleştirisiyle de farkını ortaya koymaktadır. Köy ve köy halkının yaşamına, farklı bir perspektiften yaklaşmaya çalışan ve bunu yaparken de dişe dokunur bir taşlamayla süsleme yolunu seçen film, kuşkusuz sinema tarihimizin en iyilerinden biri olarak da anılmaktadır. Buna da Bakın En Çok Ağlatan Türk Filmleri Listesi Hülya Koçyiğit, Erol Taş ve Ulvi Doğan’ın başrolleri paylaştığı film, Metin Erksan’ın destansı anlatımıyla taçlanırken, Berlin Film Festivali’nden kazandığı başarıyla da uzun yıllar adından söz ettirmiş ve ölümsüz bir eser olarak tarihe adını altın harflerle kazımıştır. Sürü 1979 – Zeki Ökten Yılmaz Güney’in senaryosunu hapishane yıllarındayken yazdığı ve onun en güvendiği sinemacılardan biri olan Zeki Ökten’in yönettiği Sürü, 1977 yılında düzenlenen 27. Berlin Film Festivali’nde FIPRESCI yani sinema yazarlarının oyuyla belirlenen en iyi film ödülünü almasının yanı sıra, 1979 yılında da Locarno Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü kucaklamıştır. Yılmaz Güney’in gerçekçi kaleminin doruğa ulaştığı ve iyiden iyiye adını dünyaya duyurduğu projesi olan Sürü, yerli-yabancı birçok festivalde övgüyle karşılanmıştır. Yine sinemamızın realist yönetmenlerinden olarak adlandırabileceğimiz Zeki Ökten’in yönetmenliği ile daha da değerli bir hal kazanmaktadır. Aşiretlerin gölgesinde geçen film, Yılmaz Güney’in diğer filmlerinden de alışkın olduğumuz şekilde insan doğasını en iyi şekilde yansıtan ve yine bencilliğiyle nam salmış insanoğlunun kendi içindeki çatışmasını minimalist şekilde anlatan bir hikâyeye sahip. Başrollerini Tarık Akan, Melike Demirağ ve Tuncel Kurtiz’in paylaştığı Sürü, yalnızca kazandığı ödüllerle değil, aynı zamanda Yılmaz Güney’in adeta olayları birebir yaşayan kalemine bir kez daha saygı duymamız açısından da oldukça önemli bir yerde konumlanmaktadır. Yol 1982 – Yılmaz Güney, Şerif Gören Uzun yıllar Türk Sineması’nın uluslararası arenadaki en büyük başarısı olarak lanse edilen ve Yılmaz Güney gibi usta bir sinemacıyı tüm dünyanın tanımasına vesile olan Yol, yarı-açık cezaevindeki 5 mahkûmun bayram iznine çıkmasını konu almaktadır. Mahkûmların İmralı’dan başlayan maceralarına ayrı ayrı tanıklık ettiğimiz filmi ülkenin beş bir tarafına yayılması hasebiyle nevi şahsına münhasır bir yol filmi olarak da nitelendirmek mümkün. Realist yapısından bir an olsun vazgeçmeyen ve bunu olabildiğince sade bir şekilde anlatan Yol, kuşkusuz gücünü vuruculuğundan almaktadır. Özellikle Türkiye’nin doğusunda yaşananları, cesur bir şekilde aktaran ve bu yönüyle takdir toplayan film; bu nedenle 1999 yılına kadar da ülkemizde yasaklı olarak kalmıştır. Tavsiye Ederiz En İyi Politik Filmler Listesi Yılmaz Güney’in hapishane yıllarında senaryosunu yazdığı ve yönetmen Şerif Gören’e nasıl çekmesi gerektiğini sahne sahne anlattığı Yol filminin bir diğer yönetmeni de bu nedenle kendisi olarak anılmaktadır. A’dan Z’ye bir Yılmaz Güney filmi olan ve bunu son raddeye kadar hissettiren Yol, 1982 yılında Cannes Film Festivali’nde hem FIPRESCI ödülünü hem de en iyi filme verilen Altın Palmiye Ödülünü kucaklayarak tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. Film aynı zamanda 1983 yılında düzenlenen Golden Globe yani Altın Küre Ödülleri’nde de En İyi Yabancı Film kategorisinde aday olarak başarısını taçlandırmıştır. Güneşe Yolculuk 1999 – Yeşim Ustaoğlu Türk Sineması’nın son yıllarda yetiştirdiği en önemli kadın yönetmenlerden olan ve bunu her filminde bizlere tekrar tekrar kanıtlayan Yeşim Ustaoğlu’nun 1999 çektiği filmi Güneşe Yolculuk, farklı kültürlerden, başka coğrafyalardan gelen iki insanın yolunun İstanbul’da kesişmesini odak noktasına almaktadır. Başından sonuna dek yozlaşan insanlığı irdeleyen ve gerçeklerin gölgesinde hayallere sarılmanın güçlüğünü dramatik bir şekilde izleyenlerine sunan film, bir yandan da yaptığı siyasi eleştiriyle hafızlara kazınmıştır. Özellikle Yeşim Ustaoğlu sinemasından alışkın olduğumuz şekilde, oldukça yoğun bir duygu trafiğinde aktarılan film, buna rağmen izleyenlerini içine çeken ve ajiteye izin vermeyen yapısıyla da fark yaratmaktadır. İlginizi Çekebilir En İyi Romantik Filmler Listesi Filmin bu denli realist unsurlarla sunulması, şüphesiz ki birçok festivalin de gözünden kaçmamıştır. Ülkemizde adeta ödüle boğulan film, tüm bunların yanında; 1999 yılında 49. kez düzenlenen Berlin Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü, Kudüs Film Festivali’nden Barış Ödülü, São Paulo Uluslararası Film Festivali’nden Uluslararası Jüri Ödülü, Festróia – Tróia Uluslararası Film Festivali’nden de Jüri Özel Ödülü kazanarak başarısını taçlandırmıştır. Ödüllü Türk filmleri listesinde başarısıyla unutulmaz bir film olmuştur. Uzak 2002 – Nuri Bilge Ceylan Özellikle 80 Darbesi’nden fazlasıyla etkilenen ve bir duraklama dönemi içerisine giren Türk Sineması’nın şaha kalkması, 90’ların ortasına kadar uzanmaktadır. Nitekim dünyadaki sinema örneklerini iyi idrak eden, okuyan ve araştıran yeni bir nesil gelmekteydi. Reha Erdem, Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan’ın başı çektiği bu nesil, sinemamızın geleceğine yön verecek ve örnek teşkil edebilecek duruşlarıyla birçokları için idol kabul edilecekti. Nitekim bu isimlerin idol olarak kabul edilmesi de bir günlük bir süreçten geçmemiştir. Özellikle Nuri Bilge Ceylan’ın Koza adlı kısa filminden başlayıp, taşra üçlemesine uzanan macerasının en önemlilerinden olan Uzak, minimalist yapısıyla tüm dünyada ilgi çeken bir film. Bu da tabii ki ister istemez Uzak’ın birçok ödülle kucaklaşmasına olanak sağlamıştır. Nuri Bilge Ceylan’ın taşra üçlemesinin son halkası olan ve hayallerinin adına İstanbul’a gelen Yusuf’un hikâyesini odak noktasına alan filmi deyim yerindeyse tam bir ödül canavarı olarak nitelendirebiliriz. Uzak, 2003 yılında düzenlenen Cannes Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’nü kucaklamasının yanı sıra, Chicago Uluslararası Film Festivali’nden en iyi ikinci film, Montpellier Film Festivali, Trieste Film Festivali ve Beyrut Film Festivali gibi yerlerden en iyi film ödülünü de kucaklayarak adeta yıla damga vuran filmlerden biri olmuştur. Nitekim bu da, Nuri Bilge Ceylan’ın gümbür gümbür gelen ayak seslerinin ilk habercilerinden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Duvara Karşı 2004 – Gegen Die Wand, Fatih Akın Almanya doğumlu Türk yönetmen Fatih Akın’ın dördüncü uzun metrajı olan Duvara Karşı, Türk-Alman ortak yapımı olan bir film olarak huzurlarımıza gelmektedir. Nitekim iki dilin de eşit olarak konuşulduğu bir film olan Duvara Karşı, bu nedenle iki sinemanın da içine dâhil olabilecek bir iş. Ayrıca ödüllü Türk filmleri arasında belki de hepimizin bildiği tek film. Cahit ve Sibel’in sıra dışı aşk hikâyesini konu alan film, Berlin-İstanbul arasında mekik dokumasının yanı sıra, vurucu ve gerçekçiliği iliklerde hissettiren yapısıyla muadillerinden ayrılmaktadır. Özellikle Fatih Akın’ın mizansen kurmasındaki başarısıyla hafızalara kazınan film, realitesini yer yer rahatsız edici bir seviyeye çıkarsa dahi, seyir zevkinden bir an olsun ödün vermeyerek taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmayı başarmıştır. 2004 yılında düzenlenen 54. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kucaklayarak, adını tüm dünyaya duyuran Fatih Akın, bu topraklarda yetişmese dahi, filmlerinde kullandığı Türk tipolojisi sayesinde, en az muadilleri kadar Türk olarak saydığımız bir isimdir. Başrollerini Birol Ünel, Sibel Kekilli ve Güven Kıraç’ın paylaştığı Duvara Karşı, yalnızca anlattığı çarpıcı hikâye ile değil aynı zamanda yönetmenin kullanmış olduğu biçemle de adından söz ettiren ve dünya sinemasında da hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip oluşuyla öne çıkmaktadır. Takva 2005 – Öner Kızıltan Türkiye için cemaatler yurdudur desek maalesef ki doğru bir tanımlama yapmış oluruz. İnsanların dini duygularını sömüren ve onlar üzerinden nemalanan bu oluşumlar, tarih boyunca ülkemizin kanayan yarası olmayı sürdürmüştür. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen, dişe dokunur bir cemaat eleştirisinin bir elin parmağını geçmediğini görmekteyiz. Gemide, Laleli’de Bir Azize gibi kült olmuş filmlerinden altına imzasını atan ve kendilerine Yeni Sinemacılar adını takan oluşumun, 2005 yılında Öner Kızıltan yönetmenliğinde çektiği Takva ise Yeni Sinemacılar’ın en az muadilleri kadar başarılı ve vizyon sahibi bir film olarak öne çıkmaktadır. Göz Atın En İyi Sürpriz Sonu Filmler İstanbul’un göbeğinde vuku bulan ve kendi halinde dindar bir adamın, kolunu cemaate kaptırmasıyla değişen hayatını odak noktasına alan Takva, iyi bir gözlemin eseri olduğunu her bir saniyesinde ortaya koymasının yanı sıra vurucu yapısıyla da dikkat çekmeyi başarmaktadır. Nitekim ülke çapında gösterildiği her yerde adından övgü ile söz ettiren film, başarısını ülke sınırları dışına taşıyabilen nadir eserlerimizden de biri. 2007 yılında düzenlenen Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Film Ödülü ile dönen ve 57. Berlin Film Festivali’nden FIPRESCI ödülünü kucaklayan Takva, kazandığı onlarca ödülle de başarısını taçlandırmıştır. Senaristliğini, Gemide ve Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi filmleri de kaleme alan Önder Çakar’ın yaptığı filmin başrollerini ise Erkan Can, Güven Kıraç ve Settar Tanrıöğen gibi sinemamızın yetenekli oyuncuları paylaşmaktadır. Yaşamın Kıyısında 2007 – Auf Der Anderen Seite, Fatih Akın Avrupa’daki bir başka gururumuz olan Fatih Akın’ın 2007 yılında çektiği ve çoğunluğunu Türk oyuncuların oluşturduğu filmi Yaşamın Kıyısında, bir kez daha Almanya-Türkiye arasında mekik dokuyan yapısıyla huzurlarımıza gelmektedir. Bir tarafta siyasi suçlarından dolayı aranan ve Almanya’ya kaçmak durumunda kalan Ayten; diğer tarafta ise Ayten’in annesine verdiği sözden ötürü, onu bulmak için Türkiye’ye giden Alman Dili ve Edebiyatı profesörü Nejat… Birbirinden oldukça alakasız ve tezat birçok karakteri içinde barındıran ancak buna rağmen tüm karakterlerin yolunu bir noktada kesiştirmesiyle fark yaratan Yaşamın Kıyısında, kuşkusuz muazzam senaryosuyla ilgi odağı olmayı başaran bir film. Nitekim onun senaryosunun bu denli ustalıkla yazılmış olması, otoritelerin gözünden de kaçmamıştır. 2007 yılında düzenlenen 60. Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kucaklayarak başarısı adeta taçlandırılmıştır. Türk-Alman ortak yapımı olan ve iki kültürün iç içe geçişini özenle işleyen film, tüm bunların yanında, izleyenlerini derinden sarsan yapısıyla da adından söz ettirmeyi başarmıştır. Başrollerini Nurgül Yeşilçay, Tuncel Kurtiz, Nursel Köse, Baki Davrak gibi isimlerin paylaştığı film, aynı zamanda Almanya ve Türkiye’de de birçok ödül kazanmıştır. Pandora’nın Kutusu 2008 – Yeşim Ustaoğlu Sinemamızın özgün kadın yönetmenlerinden olan Yeşim Ustaoğlu, her filmiyle başarıdan başarıya koşan ender isimlerden biri. O, yalnızca kazandığı ödüllerle değil filmlerine yerleştirdiği politik eleştirilerle de her daim takdir toplayanlardan. Filmin konusuna gelecek olursak; birbirleriyle olan iletişimlerini neredeyse koparmış üç kız kardeşin, kaybolan annelerini bulmak üzere büyüdükleri eve geri dönmeleriyle başlayan film, beraberinde bir iç hesaplaşmayı ve geçmiş günlerin muhasebesini de beraberinde getirmektedir. Bu dakikadan itibaren etkileyiciliğini bir üst noktaya çıkaran ve karakterleri vesilesiyle de zevkle izlenebilen bir film olarak karşımıza gelen Pandora’nın Kutusu, adıyla müsemma bir şekilde o kutudan çıkan gizemin peşinden gitme yolunu seçmiştir. Ülke çapında birçok övgü kazanan ve ününü yurt dışına taşımayı başaran film, Fajr Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü ve 56. San Sebastian Film Festivali’nden de de En İyi Film Ödülü ile dönerek başarısını tüm dünyaya kanıtlamıştır. Üç Maymun 2008 – Nuri Bilge Ceylan Türk Sineması’nı son dönemde dünyaya tanıtan yönetmen olarak da lanse edebileceğimiz Nuri Bilge Ceylan’ın 2008 yılında çektiği Üç Maymun’da en az diğer filmleri kadar ödül avcısı bir yapım hüviyetinde. Yavuz Bingöl, Hatice Aslan ve Ercan Kesal’ın başrolleri oynadığı film, yoğun bir varoluş sancısını beraberinde getirmenin yanı sıra, adıyla müsemma bir şekilde üç maymunu oynamanın vermiş olduğu sıkıntılı süreci de izleyenlerine aktarmaktadır. Minimalist bir aile dramı olan ve her bir saniyesindeki kasvetli duruşuyla iç karartan film, sinemamızda eşi benzerine az rastlanacak türden bir yönetmenliği de beraberinde getirmektedir. Nitekim Nuri Bilge Ceylan bu filminde, adeta sinematografik anlamda bir görsel şölen yaşatmış ve kısmen zayıf olarak nitelendirilebilecek bir hikâyeyi, anlatış biçimiyle göklere çıkarmayı başarmıştır. Nitekim onun Üç Maymun’da ortaya koyduğu bu performans, Cannes Film Festivali’nin o yıl ki En İyi Yönetmen Ödülü’nü Nuri Bilge Ceylan’a getirmiştir. Film her ne kadar birçok festivalden ödülle dönmüş olsa da yönetmenin Cannes’da yapmış olduğu teşekkür konuşması, bu ödülün farklı bir yere konumlanmasına olanak sağlamıştır. Birçoğunun hatırlanacağı üzere Nuri Bilge, ödülünü Sean Penn’in elinden aldıktan sonra, “Bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” demiştir ve uzunca bir süre Türkiye’de gündem olmayı başarmıştır. Çoğunluk 2010 – Seren Yüce Türk Sineması’nın son yıllarda çıkardığı en muazzam filmlerden biri olan ve adıyla müsemma bir şekilde toplumun çoğunluğunu anlatmasıyla türevlerinden ayrılan film, uzun yıllar yönetmen yardımcılığı yapan Seren Yüce’nin ilk uzun metrajlı çalışması. Orta sınıf bir muhafazakâr aileyi odak noktasına alarak, farklı yaş gruplarındaki bireylerin yaşayış biçimlerini yansıtan Çoğunluk, esasen toplumda karşımıza çıkması kuvvetle muhtemel klasik bir ailenin anlatısı niteliğindedir. Milliyetçi bir baba ile apolitik oğlunun oradan oraya sürüklenişinin hikâyesi bir yandan izleyenlerine oldukça tanıdık gelirken bir yandan da realist tavrıyla hayranlık uyandırmayı başarıyor. Nitekim Seren Yüce yönetmenliğinde çekilen Çoğunluk, hala adından övgüyle bahsedilen bir ilk film olmasının yanı sıra, yerli-yabancı birçok festivalden aldığı ödüllerle de adından sıkça söz ettirmiştir. 67. Venedik Film Festivali’nden Geleceğin Aslanı ödülünü alan film aynı zamanda Mumbai Film Festivali’nde de En İyi Film Ödülü’ne layık görülmüştür. Settar Tanrıöğen ve Bartu Küçükçağlayan başrolleri paylaştığı Çoğunluk, üzerine sıkça düşünülmesi gereken; teknik anlamda zaafları olsa da hikâyesel anlamdaki başarısıyla dikkat çeken sinemamızın en özgün filmlerinden biridir. Bal Semih Kaplanoğlu – 2010 Semih Kaplanoğlu’nun “Yusuf Üçlemesi” adını verdiği üçlemenin son halkası olan Bal, diğer iki filmin üzerine koyarak gelen ve bunu da ödüllerle taçlandıran bir yapım olarak öne çıkmaktadır. Okula yeni başlayan Yusuf ile arıcılık yapan babasının, ormanın derinliklerinde yaşadıklarını odak noktasına alan Bal, oldukça duru bir anlatıma sahip olmasının yanı sıra duygusal yoğunluğunu olanca gerçekçiliği ile aktarması hasebiyle başarılı olarak addedebileceğimiz bir film. Nitekim Semih Kaplanoğlu’nun yarattığı hikâyeleri anlatmadaki başarısı da bir önceki filmleriyle birlikte ispatlanmıştır. Bal’ın, kendine has anlatımı ve üst düzey sinematografisi filmi uluslararası alanda da büyük bir üne kavuşturmuştur. Keza film, 2010 yılında düzenlenen 60. Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönerek bir anda ülke gündemine oturmayı başarmıştır. Ülke içerisinde kazandığı övgünden sonra 2011 yılında düzenlenen 13. River Run Uluslararası Film Festivali’nden de En İyi Film ve En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini kucaklayan Bal, sinemamızın son yıllarda dünyaya pazarladığı en başarılı filmlerden biri olarak da anımsanmaktadır. Bir Zamanlar Anadolu’da 2011 – Nuri Bilge Ceylan Malum, Nuri Bilge Ceylan demek ödül demek artık. Çektiği her filmle olay yaratan ve dünya genelinde hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip olan Nuri Bilge Ceylan’ın 2011 yılında çektiği Bir Zamanlar Anadolu’da birçokları için yönetmenin filmografisinin en iyisi! Usta yönetmen bu sefer kamerasını, Anadolu’nun ücra bir köyünde işlenen cinayete çeviriyor. Nitekim onun favori oyuncularından ve aynı zamanda yakın arkadaşı da olan Ercan Kesal’ın doktorluk yaptığı zamanda başına gelen bir hadiseden beraber senaryolaştırdıkları film, bu sefer yalnızca biçemiyle değil aynı zamanda etkileyici hikâyesiyle de ilgi odağı olmayı başarmıştır. Başrollerini Yılmaz Erdoğan, Taner Birsel ve Muhammet Uzuner’in paylaştığı film, başından sonuna dek karanlık bir atmosferde geçerken, izleyenlerine de gerilimli bir hikâye servis etmeyi başarıyor. Nitekim filmin A’dan Z’ye doğru tasarlanmış olması ve Nuri Bilge Ceylan’ın tüm o karanlık atmosferi yansıtmadaki başarısı, kazanılan birçok ödülü de beraberinde getirmiştir. Bir Zamanlar Anadolu’da 2011 yılında düzenlenen 64. Cannes Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönmesinin yanı sıra, 27. Uluslararası Haifa Film Festivali’nden En İyi Film ve 6. Asya Pasifik Film Ödülleri’nde de Jüri Özel Ödülü’nü kucaklayarak uluslararası alanda da başarısını ispatlamıştır. Tepenin Ardı 2012 – Emin Alper Yalnızca kişilerin değil aynı zamanda özel kurumların hatta devletlerin dahi en büyük problemi; yarattıkları hayali düşmanlarla girdikleri savaşlar olmuş durumda. Bu hayali düşmanlar, onunla savaşanların tüm hayatını değiştirmekle kalmıyor adeta şizofrenik bir sancıyı da beraberinde getiriyor. İşte Tepenin Ardı, yaratılan bu hayali kahramanı anti-militarist bir tutumla anlatarak, ülke sinemasının son yıllarda ortaya koyduğu en muazzam filmlerden biri olmayı başarıyor. Bu başarısını da ödüllü Türk filmleri listesine girerek taçlandırıyor. Yönetmenliğini Emin Alper’in yaptığı, başrollerini Berk Hakman, Mehmet Özgür, Tamer Levent ve Reha Özcan’ın paylaştığı film, ilk dakikasından son dakikasına kadar gizemini koruyan ve bununla da yetinmeyerek vermek istediği mesajı tam gediğine oturtarak muadillerinden ayrılmayı başarmıştır. Nitekim filmin bu başarılı tutumu, birçok festivalden de övgüyle dönmesine olanak sağlamıştır. İlginizi Çekebilir En İyi Türk – Yabancı Gençlik Filmleri Listesi Tepenin Ardı, yerli festivallerdeki başarısının ardından dünyaya açılmış; 7. Asya Pasifik Film Ödülleri ve 19. Palic Avrupa Film Festivali’nden En İyi Film; 18. Saraybosna Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü, 47. Karlovi Vary Festivali’nden En İyi Asya Film Ödülü ve 12. Osian’s Cinefan Film Festivali’nden de En İyi İlk Film ödülünü kucaklayarak şöhretine şöhret katmayı başarmıştır. Yeraltı 2012 – Zeki Demirkubuz Türk Sineması’nın en nevi şahsına münhasır isimlerinden olan ve karanlık filmleriyle tüm sinemaseverlerin gönlünü fethetmeyi başaran Zeki Demirkubuz’un Dostoyevski’nin efsanevi kitabı Yeraltından Notlar’dan uyarladığı filmi Yeraltı da uluslararası alanda yüzümüzü güldüren filmlerden bir tanesi. Başrolünde Engin Günaydın’ın yer aldığı ve Demirkubuz filmografisinin en özel filmlerinden biri olarak lanse edebileceğimiz Yeraltı, Muharrem’in eski dostlarıyla birlikte yiyeceği akşam yemeğini odak noktasına alır. Nitekim bu akşam yemeğinin öncesi ve sonrası, birçok iç hesaplaşmayı beraberinde getirmesinin yanı sıra, ego savaşlarının da gün yüzüne çıkmasına neden olacaktır. İnsani duyguları merkezine alarak filmler yapmayı tercih eden Zeki Demirkubuz, bir kez daha en zayıf varlık olan insanoğlunun zaaflarını dışa vurmasını anlattığı eşsiz bir filmi izleyenlerine armağan etmiştir. Gösterildiği her yerde alkış toplayan Yeraltı aynı zamanda, 9. Uluslararası Dubai Film Festivali ve 12. Osian’s Cinefan Film Festivali’nden de En İyi Film Ödülü ile dönerek, göğsümüzü kabartmayı başarmıştır. Küf 2012 – Ali Aydın Başrollerini son dönemin gözde oyuncularından Ercan Kesal, Muhammet Uzuner ve Tansu Biçer’in paylaştığı Küf, demiryollarında bekçi olarak çalışan bir babanın 18 yıldır kayıp olan oğlunu bulma umudunu odak noktasına alır. Ne var ki, bu öyle hiç de kolay bir olayı temsil etmez. Psikolojik gelgitlerin revaçta olduğu yer yer de politik eleştirileri beraberinde getiren Küf, kuşkusuz sinemamızın son yıllardaki en başarılı filmlerinden biridir. Ali Aydın’ın ilk yönetmenlik tecrübesi olan film, umut kavramını kendine has bir üslupla işlerken, sade atmosferiyle de övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Nitekim film, tüm bu ayakları yere sağlam basan tavrının karşılığını da birçok festivalden ödülle dönerek taçlandırmayı başarmıştır. Küf, dünyanın en prestijli festivallerinden biri olarak kabul gören Venedik Film Festivali’nden Geleceğin Aslanı ödülünü kucaklarken; 53. Uluslararası Selanik Film Festivali’nden Gümüş İskender ve 13. Frankfurt Film Festivali’nden de En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanarak ne denli başarılı bir yapım olduğunu da tüm dünyaya ispatlamıştır. Sivas 2014 – Kaan Müjdeci Ülkemizin son dönemde yetiştirdiği genç ve başarılı sinemacılardan biri olan Kaan Müjdeci’nin çektiği Sivas, başarısını Türkiye sınırlarının dışarısına taşıyanlardan. 11 yaşındaki küçük bir çocuğun Sivas isimli bir kangal köpeği ile başlayan dostluğunu odak noktasına alan film, minimalist yapısı ve duygu yoğunluğuyla muadillerinden ayrılmayı başarmaktadır. Soğuk bir atmosferde geçen ve izleyenlerini yerine çivileyen öyküsüyle dikkat çeken Sivas, her ne kadar Kaan Müjdeci’nin ilk uzun metrajı olsa da, adeta usta işi bir yönetmenin elinden çıkmışçasına arz-ı endam ediyor. Bu da haliyle, filmin geniş kitleler tarafından övgüyle karşılanmasına olanak sağlamaktadır. Sivas, özellikle 71. Venedik Film Festivali’nden aldığı Jüri Özel Ödülü ile ismini tüm dünyaya duyurmuştur. Tabii onun yurt dışında aldığı ödüller Venedik ile de sınırlı değil. Aynı zamanda, 8. Uluslararası Abu Dabi Film Festivali’nden de En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu kategorilerinden ödüle ulaşarak, ününe ün katmayı başarmıştır. Kış Uykusu 2014 – Nuri Bilge Ceylan Sinemamızın yüz akı isimlerinden olan Nuri Bilge Ceylan, kuşkusuz ki Yılmaz Güney’in Yol’unun kazandığı başarılara en yakın sinemacı olarak yıllar yılı anıldı. Nitekim birçok defa Altın Palmiye ödülü için adı geçse de Nuri Bilge Ceylan’ın bu ödülü kazanması, 2014 yılına tekabül edecekti. Anton Çehov’un öykülerinden esinlenerek senaryolaştırılan Kış Uykusu, yönetmenin tüm sinemasından alışılagelmiş şekilde minimalist izler taşımakla birlikte, diyalogların en yoğun olduğu filmi olarak da ayrışmaktadır. Nitekim Kış Uykusu, 3 saat 16 dakikalık uzun süresine rağmen bir an olsun sıkmayan bunu da etkileyici ve düşündürücü diyaloglarıyla başaran bir film olarak öne çıkmaktadır. Sahi Kış Uykusu’nu izlerken, hangimiz destansı bir roman okuyormuş hissine kapılmadık ki! Başrollerini sinemamızın usta isimlerinden Haluk Bilginer ve Demet Akbağ’ın paylaştığı film, aynı zamanda Gökhan Tiryaki yönetmenliğindeki görüntüleriyle de adeta izleyenlerine görsel bir şölen sunmayı da ihmal etmiyor. Tüm bunları toparladığımız zaman, a’dan z’ye bir başyapıt edasında arz-ı endam eden Kış Uykusu için, kazandığı ödüller ve hak ettiği övgüler de rastlantı olmaktan çıkmaktadır. 2014 yılında düzenlenen 64. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne uzanan film, kuşkusuz sinema tarihimizin en önemli başarılarından birinin altına da imzasını atarak ölümsüz bir eser halini almıştır. Abluka 2015 – Emin Alper İlk filmi Tepenin Ardı ile adından sıkça söz ettiren Emin Alper’in ikinci filmi de en az ilki kadar sansasyonel. Bu sefer kamerasını, 20 yıl sonra tahliye olan Kadir’in yaşadıklarına çevirir. Ancak masumane bir hayat yaşamak için hapishaneden dışarı çıkan Kadir, yine kendini ilginç olaylar silsilesinin ortasında bulacaktır. Özellikle Emin Alper’in iyiden iyiye ustalaşan sinema dilinin beyazperdeye aktarımı olan Abluka, geçtiğimiz yılın en çok konuşulan yerli filmlerinden biri olmayı başarmıştır. Onun ülkede bu denli adından söz ettirmesi yurt dışında kazanılacak başarıların da adeta habercisi niteliği olmuştur. Abluka, 9. Asya Pasifik Film Ödülleri ve 72. kez düzenlenen Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’nü kucaklayarak, adını uluslararası arenada başarı kazanan ender filmlerimiz arasına yazdırmayı başarmıştır. Albüm 2016 – Mehmet Can Mertoğlu “Ben bir sinema profesyoneli değil, sinefilim” sözleriyle kendini tanımlayan yönetmen Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk uzun metrajlı projesi Albüm, kuşkusuz 2016 yılının en çok ses getiren yerli projelerinden biri. Nitekim Albüm, hem Roy Andersson filmlerini anımsatan tavrıyla hem de üzerine giydiği kara mizah zırhıyla tadına doyulmaz bir seyirliği izleyenlerine vadediyor. Türk bürokrasisine ve klasik aile yapısına kendine has bir eleştiri getiren film, yapaylıktan uzak tavrının yanı sıra, mizahi atmosferiyle de vermek istediği mesajı gediğine oturtmayı başarıyor. 2016 yılında Adana Film Festivali’ne damgasını vuran ve izleyen herkesi kendisine hayran bırakan Albüm, yurt dışında da adından söz ettirmeyi başarmıştır. Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde yarışan ve burada En Yenilikçi Yönetmen Ödülünü alarak, gümbür gümbür gelen ayak seslerinin ilk mesajını veren Albüm, daha sonrasında ise Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Film ödülünü alarak adını dosta düşmana duyurmayı başarmıştır. Ana Yurdu 2016 – Senem Tüzen İlk kitabını yazmak için doğduğu köyüne geri dönen ve modern yaşamı elinin tersiyle iten bir kadının, annesi ve toplumla yaşadığı ilişkiyi merkezine alan Ana Yurdu, geçtiğimiz yılın en çok ses getiren filmlerden bir tanesi olarak karşımızda. En başta realitesini bir an olsun düşürmeyen tavrıyla ve daha sonrasında oyunculuklarının başarısıyla takdir toplayan Ana Yurdu’nun en göze çarpan kısmı ise kuşkusuz senaryosu. İnce elenip sık dokunduğu, henüz ilk dakikalarında kendi belli eden senaryo, izleyenleri filmin içine çekmekte oldukça büyük bir görevi sırtına yüklemektedir. Böylelikle hayatı ellerinden kayıp gitmekte olan bir kadının çaresizce debelenişi izleyenlerin daha derinlerine temas etmeyi başarmaktadır. Ülkedeki birçok festivalden aldığı ödüller bir kenara, yurt dışında da adından sıkça söz ettiren Ana Yurdu, gerçek anlamda bir ödül canavarı olarak karşımızda. 16. Uluslararası Tiflis Film Festivali’nden En İyi Film, 9. Asya Pasifik Film Ödülleri’nden En İyi Senaryo, 31. Varşova Film Festivali’nden de En İyi Asya Film Ödülü ve FIPRESCI ödülünü kucaklayan Ana Yurdu, böylelikle kazandığı ödüllerle de başarısına başarı katmayı ihmal etmemiştir.
filmlere konu olan hayali japon canavarı